Brezilya'da Aslan yuvası
UEFA Kupası’nı kaldıran ekibin önemli isimlerinden biri olan sambacı, o dönem birlikte forma giydikleri Marcio ile birlikte bizi ağırlarken, evdeki herkesin sarı-kırmızılı formalarla dolaşması en önemli ayrıntıydı. İkili, “2000 yılındaki takım dağılmasa Şampiyonlar Ligi bile kazanılırdı” derken, Fatih Terim’i yere göğe sığdıramadı
SENAD OK / CENGİZ MALGIR
Galatasaray tarihin en parlak dönemlerinde yer alan Oliveira Capone ve Marcio, Brezilya’da Milliyet’i ağırladı, sohbetin tadına doyum olmadı...
Sarı-kırmızılı forma altında hem UEFA Kupası’nı, hem de Süper Kupa’yı kazanan ikilinin, bir başka özelliği ise Kadıköy’deki son Fenerbahçe galibiyetini yaşayan isimler olmaları, hatta galibiyet golünü Marcio’nun atması...
İşte Dünya Kupası maratonu sırasında Capone’un Mogi Mirim’deki evinde buluşuyoruz... Brezilya müziği eşliğinde güzel bir pazar gününü mangal keyfi ile geçiriyor Capone’un ailesi, arkadaşları ve Marcio tabii ki...
Açıkçası daha evin içine girerken etrafta gezen Galatasaray formalı kişileri gördüğümüzde doğru yerde olduğumuzu hemen anlıyoruz.
O sırada Marcio da çocuklarıyla bahçede top oynuyor.
Bizi bu iki isimle buluşturan arkadaşımız Bayram Dağdeviren’in tercümanlığında evdeki herkes ile tek tek tanışıyoruz.
Brezilya-Türkiye dostluğundan bahsediyoruz. Ve bu dostluğu hep birlikte çekilen fotoğrafla pekiştiriyoruz.
Capone’dan dolayı buradaki herkes Galatasaraylı. Hepsinin üstünde sarı-kırmızı renkler. Forması olmayan bile Türkiye ile ilgili bir şey taşıyor üzerinde.
Hagi, Popescu, Taffarel gibi yıldızlarla birlikte takıma büyük katkı yapan iki Brezilyalı da profesyonel kariyerlerini noktalamış.
Marcio, inşaat işine girmiş. Capone ise geçen sene teknik direktörlük yapmış.
Sarı-kırmızılı forma altında hem UEFA Kupası’nı, hem de Süper Kupa’yı kazanan ikilinin, bir başka özelliği ise Kadıköy’deki son Fenerbahçe galibiyetini yaşayan isimler olmaları, hatta galibiyet golünü Marcio’nun atması...
İşte Dünya Kupası maratonu sırasında Capone’un Mogi Mirim’deki evinde buluşuyoruz... Brezilya müziği eşliğinde güzel bir pazar gününü mangal keyfi ile geçiriyor Capone’un ailesi, arkadaşları ve Marcio tabii ki...
Açıkçası daha evin içine girerken etrafta gezen Galatasaray formalı kişileri gördüğümüzde doğru yerde olduğumuzu hemen anlıyoruz.
O sırada Marcio da çocuklarıyla bahçede top oynuyor.
Bizi bu iki isimle buluşturan arkadaşımız Bayram Dağdeviren’in tercümanlığında evdeki herkes ile tek tek tanışıyoruz.
Brezilya-Türkiye dostluğundan bahsediyoruz. Ve bu dostluğu hep birlikte çekilen fotoğrafla pekiştiriyoruz.
Capone’dan dolayı buradaki herkes Galatasaraylı. Hepsinin üstünde sarı-kırmızı renkler. Forması olmayan bile Türkiye ile ilgili bir şey taşıyor üzerinde.
Hagi, Popescu, Taffarel gibi yıldızlarla birlikte takıma büyük katkı yapan iki Brezilyalı da profesyonel kariyerlerini noktalamış.
Marcio, inşaat işine girmiş. Capone ise geçen sene teknik direktörlük yapmış.
FUTBOLDAN KOPMAM
Capone, UEFA Kupası’na giden yolu açan Milan maçında attığı gol, Marcio ise son Kadıköy galibiyetinde attığı gol ve asistle hâlâ akıllarda. Yıllar sonra tekrar buluştuğumuzda ikisi de 2000 takımının devamında aslında bir Avrupa Kupası daha kazanılabileceğini söylüyor ve ekliyor;
“Takım dağılmasaydı, Şampiyonlar Ligi de gelebilirdi.”
Capone ile başlıyoruz. Futboldan kopmuş değil. Zaten sabah arkadaşları ile maçtan gelmiş. Evinin bahçesinde de dev bir futbol sahası var.
“Futbolu daha bırakmadım. Oynuyorum. Ayaklarım kırılana kadar tutmayana kadar bırakmayacağım. Arkadaşlarımla vakit geçiyorum. Profesyonel anlamda şu an bir şey yapmıyorum. Özel maçlara katılıyoruz. Hocalık yaptım. Geçen sene bir takım çalıştırdım. Ama iyi bir takım bekliyorum. Son iki yılda iki kez geldim Türkiye’ye. Taffarel ile arada görüşüyoruz, onun dışında çok kontağım yok. Özellikle defans konusunda Türk futbolculara hocalık yapabileceğimi düşünüyorum. Bu konuda büyük eksiklik var” ifadelerini kullanıyor.
Capone, UEFA Kupası’nı kazandıkları sene paranın ikinci planda olduğunu belirtiyor ve devam ediyor;
“2000’de forma için oynadık. Şimdi ise para için oynayan futbolcular var. Bizim o dönemimizde bu tip kontratlar yoktu. Garanti paralar yoktu. Maç başı vardı. Her maç oynamak zorunda oluyorduk. Şimdi garanti olduğu için ufak bir ağrı hissedince futbolcu oynamıyor. O fedakârlığı göstermiyor.”
Capone, UEFA Kupası’na giden yolu açan Milan maçında attığı gol, Marcio ise son Kadıköy galibiyetinde attığı gol ve asistle hâlâ akıllarda. Yıllar sonra tekrar buluştuğumuzda ikisi de 2000 takımının devamında aslında bir Avrupa Kupası daha kazanılabileceğini söylüyor ve ekliyor;
“Takım dağılmasaydı, Şampiyonlar Ligi de gelebilirdi.”
Capone ile başlıyoruz. Futboldan kopmuş değil. Zaten sabah arkadaşları ile maçtan gelmiş. Evinin bahçesinde de dev bir futbol sahası var.
“Futbolu daha bırakmadım. Oynuyorum. Ayaklarım kırılana kadar tutmayana kadar bırakmayacağım. Arkadaşlarımla vakit geçiyorum. Profesyonel anlamda şu an bir şey yapmıyorum. Özel maçlara katılıyoruz. Hocalık yaptım. Geçen sene bir takım çalıştırdım. Ama iyi bir takım bekliyorum. Son iki yılda iki kez geldim Türkiye’ye. Taffarel ile arada görüşüyoruz, onun dışında çok kontağım yok. Özellikle defans konusunda Türk futbolculara hocalık yapabileceğimi düşünüyorum. Bu konuda büyük eksiklik var” ifadelerini kullanıyor.
Capone, UEFA Kupası’nı kazandıkları sene paranın ikinci planda olduğunu belirtiyor ve devam ediyor;
“2000’de forma için oynadık. Şimdi ise para için oynayan futbolcular var. Bizim o dönemimizde bu tip kontratlar yoktu. Garanti paralar yoktu. Maç başı vardı. Her maç oynamak zorunda oluyorduk. Şimdi garanti olduğu için ufak bir ağrı hissedince futbolcu oynamıyor. O fedakârlığı göstermiyor.”